bugün
- sigara içmenin insana verdiği zevk8
- icardi190527
- hamas bir terör örgütüdür15
- suriyeliler suriye'ye dönsün12
- vatandaşlık farkı alan otel24
- bir kadının yemek ısmarlaması15
- erkeğe ne hediye alınır34
- 1 m dolara bu bebeğe sertçe tokat atar mısınız19
- anın görüntüsü13
- icardi1905 silik olsun kampanyası19
- şehirler arası aşk yaşamak9
- true'nin porno arşivi kaç gb8
- sözlükte ateist gibi takılan yahudiler10
- aleyna tilki10
- sözlük kızından gelin olmaz21
- herkes güncel fiyatını yazabilir mi9
- arkadaşlar sizden bir şey rica edebilir miyim22
- ağaç gövdesi gibi bacakları olan kadın14
- sözlük yazarlarının tatlıları8
- alınan en güzel iltifat14
- kızımın kiminle yatıp kalktığıyla ilgilenmezdim9
- cumaya gidenlerin çok azalması10
- futbolcu ismiyle nick almak12
- bik bik'in balona binmesi34
- en yaşlı özelliğiniz9
- 170 boyunda olduğum için hep reddedildim23
- sabah aç karnına içilen bira13
- ideal duş alma sıklığı14
- diyanet işleri başkanına audi 6 tahsis edilmesi13
- artificialintelligence9
- kız mı erkek mi belli olmayan yazarlar8
- adanada polisin saldırganın ayağına sıkması14
- icardiyi tokat manyağı yapmak12
- sırtınızı bir sözlük kızına dayar mısınız9
- millet açsa neden kafeler tıklım tıklım15
- 27 nisan 2024 fenerbahçe beşiktaş maçı23
entry'ler (695)
aklıma ilk gelen (bkz: sherlock holmes) son zamanlarda neredeyse bütün kitaplarını okudum
https://www.youtube.com/watch?v=pvT7mDwZ7Hw
konoba- on our knees tekrar tekrar tekrar dinelenesi şarkı
konoba- on our knees tekrar tekrar tekrar dinelenesi şarkı
Kitabın sevdiğim ve sevmediğim bölümleri olmasıyla beraber anlatım dili oldukça kuvvetli. Raif beye gıcık olsam da ki buna hakkım yok insanları olduğu gibi kabul etmek gerekir, herkesin yapabileceği ve yapamayacağı şeyler vardır. O da her şeyi içinde yaşayan bir insan, bir kitaptan beklenen; mükemmel, her şeyi çok düzgün ve doğru yapan bir karakter olursa sadece kitap olur, ama sıradan bir insanı, içimizden birisini olduğu gibi anlatması hayatı anlatması demektir ve kitabı güzel yapan tarafı da bu.
--spoiler--
En kendime yakın hissettiğim kısım Maria'nın artık Raifin aşkına inandığı kısımdır.
'şimdi aramızda noksan olan şeyin ne olduğunu biliyorum! dedi. ' Bu eksik sana değil, bana ait. Bende inanmak noksanmış.. Beni bu kadar çok sevdiğine bir türlü inanamadığım için, sana aşık olmadığımı zannediyormuşum.. Bunu şimdi anlıyorum. Demek ki, insanlar benden inanmak kabiliyetini almışlar.. Ama şimdi inanıyorum..Sen beni inandırdın...Seni seviyorum...Deli gibi değil gayet aklı başında olarak seviyorum..seni istiyorum..'
--spoiler--
--spoiler--
En kendime yakın hissettiğim kısım Maria'nın artık Raifin aşkına inandığı kısımdır.
'şimdi aramızda noksan olan şeyin ne olduğunu biliyorum! dedi. ' Bu eksik sana değil, bana ait. Bende inanmak noksanmış.. Beni bu kadar çok sevdiğine bir türlü inanamadığım için, sana aşık olmadığımı zannediyormuşum.. Bunu şimdi anlıyorum. Demek ki, insanlar benden inanmak kabiliyetini almışlar.. Ama şimdi inanıyorum..Sen beni inandırdın...Seni seviyorum...Deli gibi değil gayet aklı başında olarak seviyorum..seni istiyorum..'
--spoiler--
1932 yılında yazılmış Aldous huxley kitabı. Kitaba başlar başlamaz embriyolarla ilgili yazdığı şeyler beni hayrete düşürdü o nedenle hemen kitabın yazım tarihine baktım 1932.
Öncelikle herkes sosyolojik açıdan değerlendirmiş. Bilimsel açıdan bakınca ilk tüp bebek 1978 yılında ingilterede Edwards ve Stepto ilk tüp bebek transferini gerçekleştirdi ve Louise Brown dünyaya geldi. Yani o saatten sonra prosedür hakkında gelişmeler yenilikler yaşandı. Bu kitaptaysa daha 1932 yılında dünyanın hiç bir yerinde bu düşünülmezken ve dini açıdan düşünmenin bile ölüm sebebi olduğu yıllarda adam klasik ıvf'i anlatmış helal olsun. 1978 yılında bile ilk tüp bebek çalışmaları sırasında Edward ve Stepto ölüm tehditleri alıp, kilise tarafından aforoz edilip, çalıştıkları hastaneden kovulmuşlardır.
Embriyoların 37 santigrat derecede yani vücut sıcaklığında saklanıp, spermlerin 2 derece daha düşük ısıda yani 35 santigrat derecede saklanması gerektiği, işlemlerin karanlıkta kızıl ışıkta yapılması ki günümüzde loş ışıkta yapılır, makinelerin çıkardığı titreşimler, emriyoların tüpte saklanıp, işlemler sırasında küçük petrilere konulması vs.. cidden bir insan ancak bu kadar geleceği görebilirdi. Sırf bu nedenle bile gayet başarılı bulduğum kitaptır. Tüketim çılgınlığı, insanların robotlaştırılması vs hiç girmiyorum bile.
Öncelikle herkes sosyolojik açıdan değerlendirmiş. Bilimsel açıdan bakınca ilk tüp bebek 1978 yılında ingilterede Edwards ve Stepto ilk tüp bebek transferini gerçekleştirdi ve Louise Brown dünyaya geldi. Yani o saatten sonra prosedür hakkında gelişmeler yenilikler yaşandı. Bu kitaptaysa daha 1932 yılında dünyanın hiç bir yerinde bu düşünülmezken ve dini açıdan düşünmenin bile ölüm sebebi olduğu yıllarda adam klasik ıvf'i anlatmış helal olsun. 1978 yılında bile ilk tüp bebek çalışmaları sırasında Edward ve Stepto ölüm tehditleri alıp, kilise tarafından aforoz edilip, çalıştıkları hastaneden kovulmuşlardır.
Embriyoların 37 santigrat derecede yani vücut sıcaklığında saklanıp, spermlerin 2 derece daha düşük ısıda yani 35 santigrat derecede saklanması gerektiği, işlemlerin karanlıkta kızıl ışıkta yapılması ki günümüzde loş ışıkta yapılır, makinelerin çıkardığı titreşimler, emriyoların tüpte saklanıp, işlemler sırasında küçük petrilere konulması vs.. cidden bir insan ancak bu kadar geleceği görebilirdi. Sırf bu nedenle bile gayet başarılı bulduğum kitaptır. Tüketim çılgınlığı, insanların robotlaştırılması vs hiç girmiyorum bile.
Don't choose the better guy. Choose the guy that's gonna make you the better girl!
"bir gün üzüntün geçince (çünkü zamanla geçmeyen üzüntü yoktur) beni tanımış olduğuna sevineceksin. hep dostum olarak kalacaksın. gülmek isteyeceksin benimle birlikte. koşup pencereyi açacaksın. gökyüzüne gülerek baktığını gören dostların şaşıracaklar. onlara diyeceksin ki; "evet ne olmuş yıldızlara bakarken gülerim ben!"
Güzel kitap. Lakin iki eleştirim olacak. Birincisi kılık kıyafet kanunu ile ilgili yanlış bilgilendirme yapılmış. 1920 değil 1934 yılında gerçekleşti ve Atatürk'ü diktatör olarak göstermiş kitabında.
ikinci olarak dünya hakkında bilgi verirken 'orada yüz on bir kral (zenci kralları da sayarsak), yedi bin coğrafyacı..'vs diye giden paragrafta zencileri ayırarak söylemesi bana ırkçı bir yaklaşım olarak geldi. Apayrı bir gezegende yaşayan birisinin insanları kategorize ederek anlatacağını hiç sanmıyorum. Bu tam tersine dünyada yaşayanların yapacağı bir şey. Yani yazarın.
Bu eksiklikleri 2. dünya savaşı, emperyalist bir ülkenin vatandaşı olması ve savaş psikolojisine veriyorum.
Güzel kitap. Lakin iki eleştirim olacak. Birincisi kılık kıyafet kanunu ile ilgili yanlış bilgilendirme yapılmış. 1920 değil 1934 yılında gerçekleşti ve Atatürk'ü diktatör olarak göstermiş kitabında.
ikinci olarak dünya hakkında bilgi verirken 'orada yüz on bir kral (zenci kralları da sayarsak), yedi bin coğrafyacı..'vs diye giden paragrafta zencileri ayırarak söylemesi bana ırkçı bir yaklaşım olarak geldi. Apayrı bir gezegende yaşayan birisinin insanları kategorize ederek anlatacağını hiç sanmıyorum. Bu tam tersine dünyada yaşayanların yapacağı bir şey. Yani yazarın.
Bu eksiklikleri 2. dünya savaşı, emperyalist bir ülkenin vatandaşı olması ve savaş psikolojisine veriyorum.
çok tehlikeli insan tipidir. Bir firmanın patronu görünürde aptal sarışın rolleri kesip o kadar çok iş yaptı ki kendisinden büyük bütün firmaları solladı. Bununla beraber inanılmaz da gaddar oluyorlar. Beni sağ kolu yapmak istiyor ama ben o kadar gaddar olamam. Yani ben zekiyim diye ortalıkta dolaşan aptallardan korkmayın iş aksiyona geldiğinde hiç bir şey yapamazlar. Ama böyleleri sen fark etmeden hayatını mahvederler.
Doğru ve yanlışın ötesinde bir yer daha var. orada buluşalım.
önümüzde ki ay taşınacağım şehirdir. Ev kiraları ankaraya göre inanılmaz fahiş fiyatlarda. Ankarada milletvekili konutlarında ya da çayyolunda oturabileceğin parayı 60 yıllık döküntü sokak arası evlere istiyorlar. Eğer standartların üzerinde bir maaşla işe başlayacak olmasam sırf bu nedenle yaşamaya cesaret edemeyeceğim şehirdir. Neyse ki beni çok etkilemiyor ama yine de şaşırtıcı bulduğum bir durum. izmir de yaşanılası en güzel yerler bostanlı ve mavişehir. Özellikle bostanlıyı çok sevdim.
Trafikte izmirliler çok rahatlar çok fazla korna sesi ya da sollayan araç görmedim. Ancak 06 plakayı pek sevmediklerini duydum.
insanları inanılmaz sıcakkanlı ve yardımsever bana ev arama konusunda çok yardımcı oldular. izmirliler aşırı keyiflerine düşkünler ve dost ahbap ilişkileri çok kuvvetli bu da tam bana göre. Sokakları tarih gibi sanki bir müzenin içinde geziyor gibi hissediyorsun. Kısacık gezimde ki gözlemlerim bunlar. Biran önce gitmeyi ve izmiri keşfetmeyi heycanla bekliyorum.
Trafikte izmirliler çok rahatlar çok fazla korna sesi ya da sollayan araç görmedim. Ancak 06 plakayı pek sevmediklerini duydum.
insanları inanılmaz sıcakkanlı ve yardımsever bana ev arama konusunda çok yardımcı oldular. izmirliler aşırı keyiflerine düşkünler ve dost ahbap ilişkileri çok kuvvetli bu da tam bana göre. Sokakları tarih gibi sanki bir müzenin içinde geziyor gibi hissediyorsun. Kısacık gezimde ki gözlemlerim bunlar. Biran önce gitmeyi ve izmiri keşfetmeyi heycanla bekliyorum.
izmirde sadece kiranı ödeyebileceğin paradır.
jake gyllenhaal ve amy adams'ın başrolünde oynadığı dram, psikolojik gerilim filmi. yönetmeni tom ford. bir solukta izlenebilecek sürükleyici bir film. jake gyllenhaal her zamanki gibi rolü sonuna kadar yaşamış.
--spoiler--
filmi izleyen çoğu kişi filmden çok farklı anlamlar çıkarabiliyor. bana göre filmi güzel yapan şey de bu. edward eşini ve çocuğunu kendisinden daha güçlü birisine karşı kaybettiği ve bu acıyı da kitabında yazarak ifade etmiş. kitapta çocuğun da yer almasını kürtajdan haberi olduğu sonucu çıkarılabilir. filmde buna açıklık getirilmiyor.
susan her zaman edwardı güçlü yapan yanının duygusallığı, hayal gücü olduğunu savunurken en sonunda benzemekten korktuğu, nefret ettiği metaryalist, narsist annesine benzeyerek aşk karın doyurmaz deyip, maddi yönden daha güçlü, realist birisine tercih etti. edwardın çektiği acı o kadar kuvvetliydiki başına gelebilecek en kötü en brutal olaylarla çektiği acının şiddetini ve gerilimini kitabında ifade etmiş. gerçekten o sahneleri izlerken inanılmaz gerildim. zayıf olduğunu ilişkisini kurtaramadığını intikam dahi alamadığını intikam düşüncesinin en sonunda kendisini de öldürdüğünü farklı bir şekilde anlatmış. susan kitabı okurken neler hissettiğini, ne demek istediğini çok iyi anlıyor. edward filmin bir sahnesinde de bir insan kitabında kendisinden daha iyi neyi anlatabilir diyerek mesajı veriyor. filmin sonunda da son zamanların modası tam olarak sonlandırmadan seyirciyi merak içinde bırakıp bitirmişler. edwardın neden susanla yüz yüze görüşmek istediğini sonra neden gelmediği gizem olarak kalmış.
--spoiler--
--spoiler--
filmi izleyen çoğu kişi filmden çok farklı anlamlar çıkarabiliyor. bana göre filmi güzel yapan şey de bu. edward eşini ve çocuğunu kendisinden daha güçlü birisine karşı kaybettiği ve bu acıyı da kitabında yazarak ifade etmiş. kitapta çocuğun da yer almasını kürtajdan haberi olduğu sonucu çıkarılabilir. filmde buna açıklık getirilmiyor.
susan her zaman edwardı güçlü yapan yanının duygusallığı, hayal gücü olduğunu savunurken en sonunda benzemekten korktuğu, nefret ettiği metaryalist, narsist annesine benzeyerek aşk karın doyurmaz deyip, maddi yönden daha güçlü, realist birisine tercih etti. edwardın çektiği acı o kadar kuvvetliydiki başına gelebilecek en kötü en brutal olaylarla çektiği acının şiddetini ve gerilimini kitabında ifade etmiş. gerçekten o sahneleri izlerken inanılmaz gerildim. zayıf olduğunu ilişkisini kurtaramadığını intikam dahi alamadığını intikam düşüncesinin en sonunda kendisini de öldürdüğünü farklı bir şekilde anlatmış. susan kitabı okurken neler hissettiğini, ne demek istediğini çok iyi anlıyor. edward filmin bir sahnesinde de bir insan kitabında kendisinden daha iyi neyi anlatabilir diyerek mesajı veriyor. filmin sonunda da son zamanların modası tam olarak sonlandırmadan seyirciyi merak içinde bırakıp bitirmişler. edwardın neden susanla yüz yüze görüşmek istediğini sonra neden gelmediği gizem olarak kalmış.
--spoiler--
sevmek diye bir şey varmış, sevmek diye bir şey yokmuş.
bornova ya da mavişehirde oturan ya da semti çok iyi tanıyan sözlük yazarları özelden bana ulaşabilirlerse çok sevinirim.
klinefelter sendromu, normalde 46,XY olan kromozom dizilişi, 47, XXY şeklinde olmaktadır. Bu hastalığın mozaik tipinde yani anormal dizilime ek olarak normal kromozom yapısı da olanlarda ( 46, XY+ 47,XXY) semen örneğinde çok az miktarda da olsa sperm olabildiği için mikroenjeksiyon yöntemi ile gebelik elde edilebilmektedir. Ancak kromozom yapısı sadece 47,XXY olan hastalarda menide hiç sperm olmama yani azospermi durumu sıklıkla görüldüğünden, çocuk sahibi olabilmek açısından tek şans TESE dediğimiz, erkeğin yumurtalıklarından biopsi alarak sperm elde edilmesi ve ardından tüp bebek uygulaması yapılmasıdır.
Kısacası bu sendroma sahip hastalar bilinenin aksine tamamen steril değildir. Hatta bugün mikro TESE ile bu tip hastadan sperm elde ederek tüp bebek tedavisi uyguladık. Başarı oranı da normal hasta profiliyle hemen hemen aynıdır. Yapılan bir çalışmaya göre de genç hastalarda daha iyi sonuç elde edilebilmektedir. Klinefelter birey baba olamaz gibi bir kaide yoktur.
Kısacası bu sendroma sahip hastalar bilinenin aksine tamamen steril değildir. Hatta bugün mikro TESE ile bu tip hastadan sperm elde ederek tüp bebek tedavisi uyguladık. Başarı oranı da normal hasta profiliyle hemen hemen aynıdır. Yapılan bir çalışmaya göre de genç hastalarda daha iyi sonuç elde edilebilmektedir. Klinefelter birey baba olamaz gibi bir kaide yoktur.
'merhaba' şarkısı inanılmaz eğlenceli olan grup. Ayrıca bir günah gibi, cumartesi, unutma zamanı şarkıları aslına bakarsanız albümlerinde ki bütün şarkılar harika.
karanlık madde ve karanlık enerjinin içeriği çözüldükten sonra cevaplanabileceğini düşündüğüm sorudur.
ne zaman oturup kalkacakları, ne zaman dinlenecekleri, istediklerini söylemesine izin verilmeyen, okuyacağı kitabı bile seçme hakkına sahip olmayan çocuklara nasıl bir şey öğretilebilir.
elinde kolombiya kahvesi, fonda eski bir şarkı çalarken, hiç bir şey düşünmediğin anda birden iki sene önce anlayamadığın bir şey bir anda zihnimde anlam kazanıyor. Gerçekten ilginç bir şey. Hazır olunduğun da cevaplar seni kendiliğinden buluyor, sen cevapları bulamıyorsun.